31 Ocak 2016 Pazar

UYKU KAÇIRAN




Madam’ı ilk tanıdığımda, üniversiteyi yeni kazanmıştım. Öğrenciliğimin tuhaf günleri bu gökdelenli şehrin kalabalık ve işlek semtlerinden birinde tuttuğum evin sahibiyle tanışmamla başladı. Apartman tarihi bir hanın içerisindeydi.
Ev sahibim olan Madam da bu apartmanın çatı katında oturmasına rağmen onu hiç görmemiştim. Kirayı her ay bir zarfın içine koyup kapısının altından atmam istenmişti.
Madam’la karşılaştığım o geceyi hiç unutamıyorum. Kapısının altından hafif bir ışık sızıyordu. Tam eğilip elimdeki zarfı atacağım sırada bir gıcırtıyla kapı aralandı. Adeta ödüm patlamıştı.
İçeriden solgun bir ışık, içime karlı bir ormanda yalnız kalmak korkusu düşüren bir müzik, nemli ve tuhaf bir koku geliyordu.
Sessizce yaklaşıp içeriye baktım. Gıcırdayan yer tahtalarının sesleri eşliğinde soluk ışığın sızdığı odaya girdim.
İşte benim tuhaf hikâyem o gece başladı...

30 Ocak 2016 Cumartesi

K Ö R D Ü Ğ Ü M

Kitabı dün sabah işe giderken yolda bitirdim. Bittiğinde de öylece kalakaldım. Genelde kitap sonlarını tahmin ederim. En azından kafamda bir kaç son şekillenir ve mutlaka bunlardan birisi ile son bulur. Ama bu sefer öyle olmadı, resmen ters köşe oldum diyebilirim. 

Şunu da söylemeliyim, kitabı okurken zaman zaman anlam veremediğim kısımlar oldu. 
Eeee bu ne yani şimdi ??? deyip sinirlendiğim yerler, gözlerimin dolmasına neden olan satırlar, hayal mi gerçek mi diye düşünüp emin olamadığım anlatımlar v.s.

Kitabın kapağı çok başarılı.Ama aşağıdaki paragrafı okuduğunuz zaman "İşte bu !!!" deyip gerçekten anlamlandırabiliyorsunuz. 


Cılız dal rüzgarda sallanıyor ama damla olduğu yerde kalıyor. Eğer bir buz saçağı dayanabiliyorsa, belki ben de bir parça kalmış  sağlam aklıma tutunabilirim.



Kitabımızın baş kahramanı Naomi; Naomi 20 yaşlarında üniversite öğrencisi bir genç kız.
Anlattığı şeylerde bir gariplik yok, aşık olduğu bir adam var Lachlan, yakın arkadaşı Lana var, sonrasında bir partide görüp aklını başından alan Max var.

Ve bir gün en yakın  dostu Lana' nın bir sırrını öğreniyor..

Ancak asıl hikaye Dr. Rutledge'nin Naomi'yi ona her şeyi anlatması konusunda ikna etmesi ile başlıyor diyebilirim. Yazarın bu arada geçmişe gidip olan olaylara değinmesi benim zaman zaman " hadi ama geçelim şimdi bunları" dememe sebep olmasına rağmen çok güzel oturmuş. 

Şimdi burada nasıl anlatsam bilemiyorum, ne desem açık vereceğim ve büyüsü kaçacak diye endişeleniyorum. Çünkü mutlaka bu kitabı okumanız gerek diye düşünüyorum... Bu arada bir uyarı !! . Kitabı kesinlikle başlarda çok sıradan bulup bırakmayın, sonuna kadar devam edin.. Her şey orada !!!

Benden bu kadar :)

Bol okumalı günler dilerim :)))












29 Ocak 2016 Cuma

KEYFİM YERİNDE :)


 Son zamanlarda almak istediğim kitaplarımın listesi çok fazla artmaya başlayınca biraz eksiltmeliyim diye düşündüm. Daha önce hiç alışveriş yapmadığım ama denemeliyim dediğim  https://www.okuoku.com aklıma geldi. Üye oldum ve incelemeye başladım. 

Aaa bir baktım listemde olan kitapların bazıları indirimde :))) Nasıl mutlu oldum bir bilseniz. Ve hemen siparişimi oluşturdum. Fakat her nasıl başardıysam bir siparişi iki kez oluşturmuşum. Neyse müşteri temsilcisi ile görüşerek bu sorunu hallettik. Ve çok kısa süre sürede kitaplar elime ulaştı. Şirkette hemen koliyi açtım amanın bir baktım içinde bir sürü ayraç var. Hepsi birbirinden güzel. Birde kahve göndermişler.. Malum kitap okurların en büyük keyfidir okurken kahve içmek.  
Ve şimdi keyfim yerinde.Elimde okunacak daha bir çok kitap var. Bunlarda onların arasına sıraya girdi. Ancak artık kitaplıklarımda yer kalmadı. Fakat yeni bir kitaplık için evde yer de yok:(  Neyse bulacağım bir çaresini... 

Okudukça yorumlarımı sizlerle paylaşırım. 

Sevgiyle kalın... 

26 Ocak 2016 Salı

HER GÜN


Merhaba Dostlar…

Ben bu kitabı çokkk beğendim.. Keyifle okudum.. Sıra dışı bir anlatımı vardı. Ve çoğu zaman kendimi kitabımızın kahramanı olan A yerine koymaya çalıştım hatta koydum.

Her ne kadar kendisi ile  ciddi anlamda bir yaş farkımız olsa da :)  
(Kendisi benim kızımdan bile küçük ) Ama kitap okumak böyle bir şey işte.. Eğer okuduğunuz kitapların taa içine girebiliyorsanız kesinlikle siz o kahramanlardan biri oluyorsunuz..

Neyse gelelim konusuna ,

Dediğim gibi kitabımızın kahramanı A.  A'nın arkadaşı yok. Ebeveyni yok. Ailesi yok. Mülkü yok. Evi yok. En önemlisi bir bedeni yok !! Her sabah başka birinin bedeninde uyanıyor. Her sabah farklı bir yatak,  farklı bir oda, farklı bir ev, farklı bir hayat.

Bir gün şişman bir erkek, , bir gün cadaloz bir kız, bir gün özgüvensiz bir erkek , bir gün ihtihara meyilli bir kız, bir gün rapçi, bir gün gay, bir gün lezbiyen, bir gün ailesinin sözünden çıkmayan bir çocuk ve daha niceleri.   

Amaaaa tüm bunlara rağmen hep aynı kıza Rhianno'a aşık bir kalp....Ben A’ yı çok sevdim, onunla üzüldüm, onunla umutlandım.. Bence sizde seversiniz.

Eğer okunacaklar listenizde yoksa mutlaka ekleyin. Aslında okumamış olan kimse kalmamıştır diye de düşünmüyor değilim :)


Bu arada “Another Day ile devamına kavuşacağımızı da sevgili blogger kardeşlerimden öğrendim. 

S A V C I


Merhaba Dostlar…

Geçtiğimiz haftalarda bitirmiş olduğum kitaplar ile ilgili yorumları bir türlü yazmaya fırsat bulamamış sadece instagram ve facebook  da kısa kısa bahsetmiştim.

Şu anda şirketteyim aslında ama sakin bir gün bende en azından bunları aradan çıkarırım diye düşündüm.. Bir daha ne zaman fırsat bulabilirim bilemiyorum çünkü…

Önce SAVCI ile başlamak istiyorum.  Bu kitap konusunda çok farklı yorumlar  var.  Hiç beğenmeyenler olduğu gibi benim gibi gayet iyiydi diyen okurlar da var.

Başarılı bir savcı olan Carolyn evinde ölü bulunuyor ve bu davanın araştırılması için diğer bir meslektaşı olan Rusty görevlendiriliyor. Rusty’in  mutsuz bir evliliği var. Bunun dışında Carolyn’in eski erkek arkadaşlarından biri ve ona kurtulamadığı bir tutkuyla bağlı.

Rusty, bu dava  ile ilgili araştırmalara başladığında  Carolyn’in tuhaf sırları olduğunu görüyor. Daha da derinlere indikçe bir çok şey ortaya çıkıyor.. Fakat öyle bir şeytani oyunun içinde olduğunu fark ediyor ki kadının evinde bulunan kan örneği, bardaktaki parmak izleri, olay gecesi telefon kayıtları hepsi onun aleyhine ve o suçlanıyor…

Ve olaylar .. Olaylar….


Bence okumalısınız


23 Ocak 2016 Cumartesi

YAŞAM KESİKLERİNE YARA BANDI




Merhaba Dostlar 

Bugün dışarıda ara ara güneşin açtığı, ara ara lapa lapa karın yağdığı bir gündü ve ben yalnızdım.




Beni tanıyanlar bilirler, yalnız kalmayı severim. Böyle zamanların her dakikasını yapmaya mecbur olduğum şeyler ile değil de sadece canımın istediklerini yaparak geçiririm. Bugünde öyle yaptım ve sevgili hocam Melih Bozcan'ın  yayımlanmış olan ilk kitabını okudum.. O kadar güzel yazmış ki, insan neredeyse her satırında kendinden bir şeyler buluyor ve ders alıyor..Kesinlikle okumanızı tavsiye ediyorum, bir solukta elinizden bırakmadan  okuyacağınız bir kitap. 


Melih Hocam eline,emeğine, yüreğine sağlık.. 



22 Ocak 2016 Cuma

NE VARSA ATASÖZLERİNDE VAR !!





Merhaba Sevgili Dostlar

Geçtiğimiz haftalarda bir arkadaşımın babaannesi  ile tanıştım. Çok hoş sohbet, dünya tatlısı tonton mu tonton bir teyze.  Sohbetleri o kadar samimi ve içten ki saatlerce dinleyebilir ve dizinin dibinden hiç ayrılmak istemezsiniz. Bu durum bütün yaşlılar ile yaptığınız sohbetler için geçerli tabii.  Çünkü onların sohbetlerinde huzur ve yaşanmışlıklar var. Binlerce öğüt ve tecrübe var. Neyse..Konumuz bu değil, çünkü bu sohbetler esnasındaki kazanımlarımızı yazmaya kalksam sayfalar yetmez.

O gün bu tatlı muhabbetimiz devam ederken konu atasözlerimize ve hikayelerine geldi. 
Ve sevgili babaanne bana birkaç atasözünün hikayesini anlattı. Birazda ben araştırdım. Hep duyduğum hatta kullandığım ama derinlerine hiç inmediğim için nereden geldiğini bilmediğim atasözleri bunlar…

Birkaç tanesini de sizinle paylaşmak istedim.



Osmanlı ve Arap dünyasında keçiboynuzu çekirdekleri ölçü birimi olarak kullanılırmış. 16 keçiboynuzu çekirdeği bir dirhem olarak adlandırılıyormuş. Elmas ölçümündeki karat ifadesi de bir kayısı çekirdeğine karşılık geliyormuş. Eski altın paraların ağırlığı 2 dirhem 1 çekirdeğe tekabül edermiş. Dolayısı ile “İki dirhem bir çekirdek” deyiminin şık giyimli insanlara söylenmesi hoş bir iltifat çünkü bu deyimle bu insanlara bir nevi altın yakıştırması yapılıyor.


ÇIKAR  AĞZINDAKİ  BAKLAYI




Zamanında çok küfürbaz bir adam yaşarmış. Sonunda kendine yakıştırılan küfürbazlık ününe dayanamaz duruma gelmiş. Soluğu bir bilgenin yanında almış, ondan akıl danışmış.
“Her kızdığım konu karşısında küfretmek huyumdan kurtulmak istiyorum” demiş. Adamın içtenliğini görünce bilge ona yardımcı olmaya karar vermiş. Bakkaldan bir avuç bakla tanesi getirtmiş ve bunları küfürbazlıktan kurtulmak isteyen adamın avucunun içine koymuş.

“Şimdi bu bakla tanelerini al, birini dilinin altına, ötekilerini cebine koy” demiş. “Konuşmak istediğin zaman bakla diline takılacak, sen de küfürden kurtulma isteğini anımsayıp o anda söyleyeceğin küfürden vazgeçeceksin. Bakla ağzında ıslanıp da erimeye başlayacak olursa cebinden yeni bir bakla çıkarırsın, dilinin altına onu yerleştirirsin”. Adamcağız bilgenin dediğini yapmış. Bu ara da bilgenin yanından da ayrılmamaya çalışıyormuş. Yağmurlu bir günde birlikte bir sokaktan geçerlerken bir evin penceresi hızla açılmış ve genç bir kız başını uzatmış, seslenmiş:

“Bilge efendi, biraz durur musun?” demiş ve pencereyi kapatmış. Bilge söyleneni yapmış ama sicim gibi yağan yağmur altında iliklerine değin ıslanmış. Üstelik niçin durdurulduğunu henüz bilmiyormuş. Bir ara evin kapısına varıp kızın ne istediğini sormak geçmiş içinden fakat tam kapıya yöneleceği sırada kız tekrar pencerede görünmüş ve aynı isteğini yinelemiş:

“Bilge efendi, lütfen birkaç dakika daha bekler misiniz”

Bilge içinden öfkelenmiş ama kızın isteğini de yerine getirmiş. Fakat yanındaki eski küfürbaz adam, kendini zor tutuyormuş. Bu arada yağmurun şiddeti gittikçe artıyor, bilge de, adam da, vıcık vıcık ıslanıyorlarmış. Bir süre sonra pencere açılmış ve kız yine seslenmiş

“Gidebilirsiniz artık” demiş.

Bilge bu durumu çok merak etmiş ve sormuş: “İyi de evladım bir şey yoksa bu yağmurun altında bizi niçin beklettin?”

“Penceredeki kız, bu soruyu pek umursamamış:

“Efendim, sizi elbette bir nedeni olmadan bekletmiş değilim” demiş ve bekletme nedenini şöyle açıklamış:

“Tavuklarımızı kuluçkaya yatırıyorduk. Yumurtaları tavuğun altına koyarken bir kavuklunun tepesine bakılırsa piliçler de tepeli olur, horoz çıkarmış. Annem sizi sokaktan geçerken görünce hemen yumurtaları kuluçkaya koydu ve yumurtaları tavuğun altına yerleştirene değin sizin pencerenin önünden ayrılmamanızı istedi.”

Saygısızlığın böylesi karşısında bilgenin de tepesinin tası atmış. Yanındaki eski  küfürbaza dönmüş ve   “Hak ettiler bu ana kız demiş” . ‘Çıkar ağzından baklayı!..’"

TENCERE YUVARLANMIŞ KAPAĞINI BULMUŞ

Bir zamanlar Şenn adında çok zeki ve bilgili bir adam yaşamaktaymış. Bu adam bir gün kendisi gibi bilgin ve akıllı bir kız bulup evlenmek için atına atlayıp yola çıkmış. Yolda bir adama rastlamış. Adam köyüne gidiyormuş. Şenn de adama katılıp birlikte yolculuk etmeye başlamışlar.

Şenn adama sormuş: “Ben mi seni yükleneyim, yoksa sen mi beni yüklenirsin?”
Adam, “Bu nasıl söz? İkimiz de atlıyken birbirimizi nasıl yükleniriz?” diye yanıt vermiş.  Biraz ilerleyip köye yaklaştıklarında, Şenn biçilmiş ekinleri görünce tekrar sormuş:  “Bu ekinler yenmiş mi yenmemiş mi?” Adam iyice sinirlenmış. “Be cahil adam! Ekini saplarıyla görüyorsun da yenip yenmediğini mi soruyorsun?” Köye varınca da bir cenazeye rastlamışlar. Şenn yine sormuş: “Bu tabutun içindeki ölü mü, yoksa diri mi?” Adam öfkeyle yüzünü çevirmiş  ve ”Senin gibi tuhaf ve cahil bir adam görmedim!”diye çıkışmış.

Adamcağız, sorularına bir anlam veremediği bu yol arkadaşını o gün evinde konuk etmiş. Evde Tabaka adında bir kızı varmış. Kız babasına konuğun kim olduğunu sormuş. Adam da onun kendisine sorduğu aptalca soruları sıralamış ve pek tuhaf bir adam olduğunu söylemiş. 

Fakat kız “Baba, o adam tuhaf değil” demiş. ”Birinci sorusu, Ben mi söze başlayayım sen mi?” demektir. İkincisi, “Ekin sahipleri onun parasını yemişler mi acaba?”, üçüncüsü de, “Acaba bu ölü kendi adını yaşatacak evlat bırakmış mıdır?” demektir demiş.

Bunun üzerine adam, Şenn’in yanına dönüp soruların yanıtını aktarmış. Şenn ise, “Bu sözler senin değil. Sahibini açıklar mısın?”deyince, adam kendi kızı olduğunu söylemiş.

Şenn , “Ben işte böyle bir kız arıyordum” diyerek onunla evlenmek istemiş.

Anne babasının da rızasıyla Tabaka ile evlenen Şenn, kızı alıp ailesine götürmüş.  Çevre halkı da bu evlilik karşısında, “Vafeka Şenn Tabaka”, yani “Kap kapağına uygun düştü” demişler.  Çünkü “Şenn” su kabı, “Tabaka” ise kapak anlamına geliyormuş.

Türkçe’ mizde ise bu söz, “Tencere yuvarlandı, kapağını buldu” atasözüne dönüşmüş..


Sevgilerimle….


19 Ocak 2016 Salı

Bayan Peregrine'ın Tuhaf Çocukları.....

Merhaba Dostlar.. 

Bugün öğlen tatili sırasında bu kitabı bitirdim ve şimdi de sizlerle paylaşıyorum :)



“Bayan Peregrine’in Tuhaf Çocukları” sıkılmadan hatta zaman zaman birazda ürpererek okuyacağınız bir kitap. 

Yazarın ilk kitabı olmasına rağmen ben kurgusunu ve anlatım dilini çok beğendim. Normalde okuduğum kitaptaki kahramanlar için kafamda karakterler oluştururum ve okurken onları canlandırırım. Hatta film olarak çevrilen kitapları okumadan önce filmi seyretmemeye de ayrı bir özen gösteririm.  

Ancak bu kitapta hikaye;   bitpazarlarından, antikacılardan , bahçe satışlarından kısacası koleksiyonculardan toplanmış olan fotoğraflarla desteklenmiş ve bence mükemmel olmuş. 

Dolayısı ile karakterler için kafamda bir canlandırma yapmak zorunda kalmadım:)





Kahramınımız  Jacop 15 yaşında ve  hayranı olduğu büyük babasının anılarını dinleyerek büyümüş olan bir genç . Büyük babasıyla küçüklüğünden beri ailenin diğer fertlerine göre farklı bir iletişimi olmuş. Bir savaş yetimi olan büyük baba Abraham Portman’ın torununa anlattığı hikayeler büyülü olduğunu söylediği bir yetimhanede geçiyor ve büyük baba bunların kesinlikle gerçek olduğunu iddia ediyor. Ailede bu hikayelere elbette hiç kimse inanmıyor. Büyüdükçe Jacob'ın da bu hikayelere olan inancı azalıyor ve büyük babasının ona masal anlattığına kendini ikna ediyor.

Fakat bir gün Jacop büyük babasını korkunç bir şekilde kaybediyor . Büyük babasının son sözleri “Kuşu bul” oluyor . Önce buna bir anlam veremeyen Jacob, gün geçtikçe ipuçlarını çözüyor ve yolu adaya kadar geliyor.

Ve asıl hikaye işte bundan sonra başlıyor ve olaylar bir an bile durulmuyor.. 
Kesinlikle okumalısınız diyorum..

Yazarımız her ne kadar bu kitabı gençler için yazdığını belirtmiş olsa da bende ruhu genç bir insan olarak kendimi bu sınıfa dahil hissediyorum :)

Bu arada kitap Tim Burton’ın yönetiminde beyazperdeye uyarlandı. 04 MART 2016’da vizyonda. Yapımın kadrosunda Eva Green, Asa Butterfield, Ella Purnell, Chris O’Dowd, Allison Janney, Terence Stamp, Kim Dickens, Rupert Everett, Judi Dench ve Samuel L. Jackson gibi birbirinden güçlü isimler yer alıyor.  

Filmin senaristliğini ise Jane Goldman üstleniyor. 

Aşağıda yayınlanmış olan film fragmanını görebilirsiniz.