20 Mart 2017 Pazartesi

TOZ - GÖLGE Sam Hawksmoor



Sam Hawksmoor 'un TOZ adlı kitabını bookstagram hesaplarında görmüş ve okumalıyım diyerek 2016 Mayıs ayında bir okuoku.com siparişime dahil ederek almıştım. 

Ancak her zaman ki gibi  araya o kadar fazla kitap girdi ki okuyamadım. Sonra kitabın ikincisinin çıkacağını duydum ve "tamam işte ikisini arka arkaya okurum" diye düşünerek biraz daha bekledim ve Kasım ayındaki Tüyap kitap fuarından da ikinci kitap GÖLGE'yi aldım. 

Şimdi Mart ayındayız ve ben bu iki kitabı henüz bitirdim :) Olsun ; bu hepimizin başına gelen bir durum değil mi :)

Kitabı almadan önce dikkatimi çeken şey, yazarın ilk kitabını Kanada'da kaybolan ve bulunamayan 12000 çocuğa ithaf etmiş olması idi. Bunu sevdim..

Şimdi gelelim kitabın konusuna ; 


Spurlake adında ki küçük bir kasaba da neredeyse her hafta bir çocuk kaybolmaya başlıyor ve gidenlerin hiç biri geri dönmüyor. Kasabanın Rahibi Schneider  ve gönüllü insanlar her hafta toplanıp dualar ediyor , arama hatları, gönüllü araştırma ekipleri kuruluyor ama  bunların hiçbiri işe yaramıyor. Aynı zamanda polisinde elinde hiç bir şey yok. 

Ana karakterimiz Genie, de bu kasabada yaşayan bir genç kız.  Bu kız bir kızılderili kabilesi olan Munby soyundan geliyor ve birtakım özel güçlere ve maalesef nefret dolu bir anneye sahip. Kasabada bu kabileye mensup olanların lanetli olduğuna inanıyorlar. Bu durumun en ateşli savunucusuda Genie'nin annesi ve bu konuda ciddi anlamda rahibin etkisinde kalıyor kızının şeytanın gelini olduğuna inanıyor.

Bir gün Genie evde annesi ile birlikteyken birden  "büyükannem öldü" diyor. Az sonrada gelen haber bunu teyid edince, annesi her ne kadar büyükanneden nefret de etse kızına sen şeytansın deyip odaya kapatıyor. Bu arada büyükanne de kasaba tarafından lanetli olarak görülüyor çünkü o da Munby kabilesinden ve onunda özel güçleri var. 

Genie annesi tarafından odaya kapatılıp türlü eziyetler görüyorken sevgilisi Rian'da onu kurtarabilmek için planlar yapıyor. Ve bir gece arkadaşının da yardımı ile  onu kurtarıyor. Ancak o gece kasabada korkunç bir sel gerçekleşiyor zor hayatta kalsalar da bu sel birazda onların kaçmasına yardımcı oluyor aslında. 

Asıl hikaye bence buradan sonra başlıyor. Bu ikili, Ganie'nin özel güçlerinin de yardımı ile kasabadaki kayıp çocuklarla ilgili çok önemli bilgilere ulaşıyor ve sıranın kendilerinde olduğunu öğreniyorlar. Bu arada kayıp çocukların bir kaçı ile burada tanışıyoruz :)

Kayıp çocukların nerede olduğu konusunda burada bir şeyler yazmamalıyım, çünkü spoiler olacaktır :) Durum böyle olunca dolayısı ile ikinci kitap GÖLGE ile ilgili de bir şey söyleyemiyorum. 

Bundan sonrası ve hatta ikinci kitap tam bir kaçma kovalamaca, entrika, aksiyon, kötü kalpli insanlar, ödül avcıları, polisler....

Ve tüm bunlara direnerek , hayatta kalma mücadelesi verme, kime güvenip kime güvenemeyeceğinin karmaşası,  dostluk, sadakat, sevgi.

Her şey var anlayacağınız.. Şimdi gelelim bana ..Ben sevdim mi bu kitapları ?? Nedense bu konuda çok kararsız kaldım. İyi ki okumuşum diyemiyorum , keşke okumasaymışım da asla demiyorum. 

İkinci kitaba geçmeden önce bir duraksadım , devam etmeli miyim diye ? ama yarım bırakmak yazara haksızlık gibi geldi. Her ne kadar ikinci kitap da gereksiz uzatmalar, mantık hataları olsa da sonuna kadar okudum.

Ancak söylemeden geçemeyeceğim tek şey ; 

Teknoloji ve bilim, açgözlü, kötü kalpli, kötü niyetli insanların eline düştüğünde, tehlikeli bir geleceğin tüm insanlığı beklediği gerçeğini görüyorsunuz ve bu inanılmaz korkutucu !!







↑⏳⏳

18 Mart 2017 Cumartesi

B A K İ R E - Nancy Pickard


Nancy Pickard'ın kütüphanemde iki kitabı var. Bakire ve Cinayetin şifresi. Ancak bir türlü fırsat bulup okuyamamıştım. Sonra ne okusam diye kitapların önünde dolanırken gözüm Bakire'ye takıldı ve sonunda okudum :) 

Sanırım yakın bir zamanda Cinayetin Şifresini'de okurum..



Kahramanlarımız Abby ve Mitch. Onlar Small Plains kasabasında yaşayan birbirlerine aşık lise öğrencisi gençler. Birde yakın arkadaşları Rex var.  Onların aileleride çok iyi anlaşan ve sık sık görüşen dostlar.

Hikayemiz ; 23 Ocak 1987 yılında  soğuk bir gecede kan içinde , donmuş olarak bir kızın bulunmasıyla başlıyor. Kızın cesedine kimse sahip çıkmıyor ve kasaba halkı tarafından "Small Plains Bakiresi" olarak isimsiz bir şekilde gömülüyor ancak bundan sonra Mitch ve Abby'nin hayatı hiç bir zaman eskisi gibi olmuyor. 
Cesedin bulunmasından bir gün sonra Mitch birden hiç kimseye birşey söylemeden kasabadan ayrılıyor.  Mitch'in annesi Nadine her yerde bunun sebebinin Abby'in olduğunu söylüyor.

Bu olaydan tam 17 yıl sonra Mitch annesinin ölümü nedeni ile ilk kez kasabaya geri dönüyor. Ve olaylar işte tam da burada başlıyor aslında. 

Bu geri dönüş ile birlikte Mitch'e karşı hâlâ bir şeyler hisseden Abby onun gidişinin arkasındaki gerçeği açığa çıkarmakta kararlı. 

Bütün saklanan sırlar, gizemler, yalanlar hepsi yavaş yavaş ortaya dökülüyor ve siz kah 17 yıl öncesine gidiyorsunuz kah bugüne geliyorsunuz.. 

Tüm karakterlerin çok önemli sırları var. Onların gözünden de zaman zaman okuyorsunuz. Her karakter sırrın kendine ait parçasına ait bilgiler verirken siz de bu parçaları birleştirip çözmeye çalışıyorsunuz.

Sıkılmadan okuyacağınız bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Gerilim türü bir kitap olarak belirtilmesine rağmen ben okurken hiç gerilmedim ama hep bir merak hep şimdi ne olacak durumu vardı. 

Eğer bir gün okumaya karar verirseniz keyifli okumalar dilerim 😊😊









DÖNÜŞÜM - Franz Kafka


Sanırım bu kitabı okumayan kişi sayısı çok fazla değildir. Ama maalesef ben onlardan biriydim. Artık değilim 😊



Dönüşüm hakkında bir çok yorum okumuş ve dinlemiştim  , kendi kendime okumasam da olur diyordum. Ancak benim gibi düşünenler varsa kesinlikle bu yanılgıya düşmesinler. 

Bu kitabı siz okumalı , siz hissetmeli ve siz yorumlamalısınız. 
Kısacık ama o kadar derin ki !! 

Kitap çok sert ve gerçek dışı bir metafor ile giriş yapıyor. 
İnsandan böceğe dönüşüm !! 

Gregor Samsa bir sabah uyandığında bir böcek olarak uyanır hafızası, düşünceleri, anıları hala eskisi gibi ama fiziksel görünüşü yapış yapış, devasa çirkin bir böcektir.  Yataktan kalkamaz, kahvaltıya gidemez. Ailesi onu çok merak eder ama Gregor'un kapıyı her zaman kilitli tutması nedeni ile içeri giremezler. O arada işyerindeki müdürü de neden işe gelmediğini gerçekten hasta olup olmadığını sorgulamak için gelir. 

Gregor her ne kadar ailesinin ve müdürünün kendisini öyle görmelerini istemese de ısrarlara dayanamaz ve zorlukla kapıyı açar.

Herkes onun o halini görünce şok geçirir. Müdür evi terk edip gider. Gregor o günden sonra artık bir böcek olarak odasında yaşamaya başlar. 

Bu dönüşüm olmadan önce Gregor'un hayattaki birincil görevi çalışmak, ailesine bakmak, babasının borçlarını ödemek, ondan istenen ve beklenen her şeyi harfiyen yerine getirmektir. Fakat durum böyle olunca aile maddi anlamda çok fazla zorlanmaya başlar. Yaşlı baba bir bankada çalışmaya başlar, anne evde dikiş diker, kız kardeş küçük bir dükkanda tezgahtar olarak çalışır. 

Bu arada evde Gregor ile tek ilgilenen kız kardeştir, ilk başlarda Gregor'un bakımını üstlenmiştir, ona yemek bırakır, odasını havalandırır ve bir nebze temiz tutmaya çalışır.

Bir gün aile maddi imkansızlıklara dayanamaz hale gelince evlerine kiracı almaya karar verirler. Ve bu adamlar, bir akşam onlara keman çalan kız kardeşinin çalışını beğenmemeleri üzerine onu korumak için odadan çıkan Gregor'u görürler ve evi terk ederler.

Bu artık son noktadır. Kız kardeş de dahil olmak üzere ev ahalisi  artık Gregor'u evlerinde istememektedirler. Ondan nasıl kurtulacaklarını düşünürler ve onu evden atmaya karar verirler..

Çünkü ; GREGOR' UN ARTIK ONLARA BİR FAYDASI YOKTUR.

Çünkü ; GREGOR ARTIK ONLARLA BENZEŞMEMEKTEDİR.

Çünkü ;GREGOR ARTIK YAŞAMLARINI ALT ÜST ETMİŞ İŞE YARAMAZ BİR YARATIKTIR.

Çünkü ; GREGOR ARTIK BOYUN EĞEN, KALIPLAŞMIŞ RUTİN ÇEMBERİN DIŞINA ÇIKMIŞTIR. 

Ama tam da o sırada hizmetçi onlara seslenir ; Boş yere zahmet etmeyin, Gregor öldü. Az önce Gregor’u çöpe attım.